Mayalı Krep


Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
 
Orhan Veli 
                
Havalar, güzel havalar...

Beni bu havalar hasta etti desem, bu şiirin üstüne iyi gider mi bilemedim ama bayramdan bu yana hastalığı şu son 10 gündür atlatmış durumdayım desem abartmış olmam. Havalar, öğle üzeri bahar gibi, sabah ve akşam ise buz gibi. Dolayısıyla insan çoğu kez ne giyeceğini bilemiyor. Sonrası da malum...

Neyse, şükürler olsun atlattım artık ama hiç bu kadar uzun süren bir soğuk algınlığım olmamıştı. Dolayısıyla hayatımda birkaç şeyi de ertelemiş oldum. Hayat yavaş çekimde sürdü sanki, ama dedim ya atlattım çok şükür ki...

Gelelim bugünki yazımızın sebebi mevcudiyetine :) Geçenlerde nurturia'da arkadaşlarla sohbet ederken, sevgili Esra mayalı krep tarifi sordu. Aslına bakarsanız mayalı krepi hiç duymamıştım sanırım. Esra sağolsun, bahsedince hemen denemeye karar verdim. Birçok tarifimde olduğu gibi bu tarifimde de kendi ölçülerimi kullandım. Sonuç, yumuşacık ve nefis krepler olarak geri döndü bize:) İşte tarifimiz:

Malzemeler:
  •  2 kaşık yoğurt
  • 1 çay kaşığı instant maya
  • 2 bardak un
  • 1 yumurta
  • 2 yemek kaşığı sıvıyağ
  • tuz
  • ılık su ( veya süt ) - krep hamuru kıvamına gelene kadar
Yapılışı

  • Tüm malzemeleri karıştırıp mayalanması için üzerini bir bezle kapatıp bekleyin.
  • Mayalanması, göz göz delikler olduğunda oluyor. Bu şekilde olunca krepi tavada çift taraflı pişirin.
  • Pişirirken tavaya çok az - 1 tatlı kaşığı kadar - sıvıyağ eklemeyi unutmayın.
Afiyetle...


Twilight - Breaking Dawn Part 2 ( Şafak Vakti Bölüm 2 )



Aşkta mantık yoktur. Birini ne kadar çok severseniz, her şeyin daha az anlamı olur.  ( Twilight New Moon )



Twilight serisini bitirmiş bulunmaktayız. Her ne kadar beğenmeyenler varsa da, fanatikleri de az değil. Ben beğenenler tarafındayım. Hatta geç keşfettiğime de zaman zaman hayıflanıyorum. Kitaplarını okumayı isterdim ama filmi izledikten sonra bir tat verir mi emin olamadığımdan şimdilik askıda. Serinin tüm filmlerini evde izledim. Artı kbu son film gösterime gireceğinde, kapanışı sinemada yapmalıyım diye düşündüm. Aslına bakarsanız ilk filmi sinemada izlemeyi isterdim, en beğendiğim ilk bölüm olmuştu çünkü. En beğendiğim derken, bu son film de hakikaten harika olmuş. Hakkını vererek bitirmişler filmi.



Spoiler vermemek için detaya girmek istemiyorum ancak şu kadarını söyleyim, filmde vurgulanan aile teması, tüm ailenin birbirlerine olan bağlılıkları beni o kadar etkiledi ki bunu belirtmeliyim. 


 Etkileyici sahneleriyle, bu film mutlaka izlenmeli diyorum.

İşte sözün özü bu ...

Bir Sonbahar Güncesi...


Bu geç vakit
bu sonbahar gecesinde
kelimelerinle doluyum;
zaman gibi, madde gibi ebedî,
göz gibi çıplak,
el gibi ağır
ve yıldızlar gibi pırıl pırıl
kelimeler.  

Nazım Hikmet

Ne güzel değil mi sonbahar.. Ben baharları ayrı bir severim. Sonbahar, yaşlılığı, ölümü; ilkbahar doğumu ve gençliği, kıpır kıpırlığı hatırlatır. İnsan baharda farkeder hayatın evrelerini, yaz ve kış ise, artık iş işten geçti demenin lisanı halidir sanki...

Sonbahar, sararan yaprakalrın, dallardan ayrılma zamanı geldiğini gösteren işarettir. Öylece süzülüp inerler aşağıya yapraklar. Usulca.. Öylee yatarlar ağacın ayakları dibinde. Bir daha kavuşamayacak olmanın hüznünü, üzerine basan ayakların neticesi çıtırdayan sesleriyle hissettirirler, feryat ederler adeta. Yine de, kutsal bir görevi tamamlamış olarak göç ederler sanki, ilkbaharda kendilerinden arda kalan miras dna larının bir başka yaprakta vuku bulacağını bilip sevinir gibi...

Sonbaharda, sapsarı yapraklarla konuşmak ne güzeldir. Üzerine düşen çiğ taneleriyle ıslanır yaprağın yanakları. Hüznü ve mutluluğu aynı anda hissettirir sararan yapraklar...   


Sonbahar, artık yavaş yavaş kendini kışa teslim etmek üzere Konya'da. Hava bir sonbaharı, bir kışı göstermekte. Bir yandan bayramdan bu yana süren soğuk algınlığını atlatmaya çalışırken, diğer yandan kendisiyle kanka olduğumuz izlenimindeyim :D Peşimi bırakmadı ne yaptıysam. Yaşıyoruz kendisiyle birlikte :)


Şimdi bu sepeti, tüm bu hastalığın ortasında yaptığımı düşünmeyin sakın. Şu sıralar kaneviçe yapıyorum. Hem beni yormuyor, hem zihnimi dinlendiriyor. Onları da yine paylaşacağım nasipse. Bu sepet, daha önce maggi'nin yemek yarışmasına katıldığımda maggi tarafından gönderilmişti. Ne var ki bu haliyle kullanmayı da istemiyordum, balkonda içinde dikiş eşyalarımla öylece bekliyordu. Sonunda harekete geçtim ve önce akrilik boya ile birkaç kat boyadım. Bir tarafta sepetin boyası kururken, diğer taraftan da şirin çiçekli kumaşımla hemen bir kıyafet diktim sepetime:) Rengine vurulup aldığım sutaşını ve daha önce Harun'un doğumunda hazırladığım bebekler için edindiğim dantel ile de tamamladım. Ben sonuçtan memnun kaldım, artık daha bir severek kullanıyorum:)

Sevgiyle kalın...

1 Yıl Önce Bugün...




14.11.11

Harun doğalı, tam 1 sene oldu bugün...
Zaman ne de çabuk geçiyor, su misali..
1 ay erken gelişi, sonrasında hastane günlerimiz hala aklımda öyle taze ki..
Rabb'im sağlık versin hepimize, sağlıkla büyüsün yavrularımız...

Harun'a ilk olarak bu tavşanı yapmıştım, hatırlar mısınız?
Son olarak da bu yukardaki önlükleri yaptım.
Kullandığımız bir önlüğünden kalıp çıkardım ve diktim.
Renklere bakarsanız, erkek -kız gibi bir ayrımım olmadığını görürsünüz.
Ve hatta bununla ilgili daha önce yazmıştım.

Aslına bakarsanız, yaptıklarımdan bazılarını henüz paylaşma fırsatı bulamadım.
Mesela güvenli oturma yastığı ( benzerini görmek için buraya bakabilirsiniz ).
Bir de, daha önce yapmış olduğum ponpon ipten tül ile ilgili sorular alıyorum, onun yapılışını daha ayrıntılı olarak anlatmaya çalışacağım yeni bir postta.

Şimdilik benden bu kadar, yeniden görüşmek üzere...



Related Posts with Thumbnails